Sığırlarda Görülen Kene Kaynaklı Hastalıklar


Sığırlarda Görülen Kene Kaynaklı Hastalıklar kenelere ilişkin ilk yazılara kene humması hakkında M.Ö. 1550 tarihli Mısır papirüslerinde rastlandığı, yazarı bilinen ilk yazıların ise M.Ö. 800 yılında Homeros tarafından yazıldığı sanılmaktadır. Hastalıklarla ilişkisi yüzyıllar öncesinden bilinen keneler, insan ve hayvanlarda ölümle sonuçlanabilen çeşitli enfeksiyon etkenlerini taşımaları ile günümüze önemini arttırarak gelmişlerdir. Karasal omurgalı canlıların zorunlu dış paraziti olan kenelerin tek besin kaynağı kandır. Ağız kısmını konağın derisi içerisine sokarak onun kanını emer. Kan emme esnasında konak derisinde irritasyon ve ülserlere neden olarak bu bölgelerde bakteriyal enfeksiyon gelişmesine yol açarlar. Aynı zamanda tükürük salgılarının kan emdikleri canlılarda zehirlenme ve felçlere neden olması , canlılardan kan emerken kansızlığa sebep olmaları gibi bir çok zararlı etkileri bulunmaktadır. Ayrıca evcil hayvanlarda süt ve yumurta veriminin düşmesine, deri ve yapağı kalitesinin bozulmasına sebep olurlar. Kenelerin esas zararları kan emerken birçok hastalık etkenini nakletme kabiliyetine sahip olmalarıdır. FAO tarafından 1984 yılında yapılan bir araştırmada, kenelerin yol açtığı yıllık kaydın yaklaşık 7 milyar olduğu rapor edilmiştir.

Yumurta dönemi hariç, yaşam döngüsünde ortaya çıkan tüm formları kanla beslenir. Kenelerin morfolojik özellikleri ve fizyolojik mekanizmaları onların konaklarını seçmelerinde, omurgalı konaklarından kan almalarında, çiftleşmeleri ve üremelerinde kolaylık sağlayan bir yapıda gelişmiştir. Değişik habitatlardaki dağılımlarında farklılıklar olsa da bu eklembacaklılar sıcak ya da soğuk, kurak ya da yağışlı tüm iklim kuşaklarında yaşamaya kusursuz uyum sağlamış canlılardır. Coğrafi olarak yedi bölgeye ayrılmış yurdumuz dağlık ve engebeli yapısıyla, ırmakları, ovaları, ormanları ve bozkırlarıyla, deniz seviyesinden neredeyse 2000 metreye kadar varan yerleşim alanlarıyla çok yağış alan ya da kurak bölgeleriyle ve geniş mağara çevreleriyle kenelerin yaşamı için uygun ekolojik habitatlar içeren bir yapıya sahiptir. Yerleşim bölgelerinde çiftlik ve kümes hayvanlarının; kırsalda yabani hayvanların bolluğu kenelere konak bulmada olanak sağlayan bir durumdur. Yaygın turizm ve seyahatlerle ve hızlı ulaşım araçlarıyla ya da biyoterörizm gibi kötü niyetli yaklaşımlarla bu patojenlerin hemen her ülkeye taşınma ve oralarda görülme riski vardır.

Kenenin Yaşam Döngüsü Nasıldır ?


Keneler larva, nimf ve ergin dönemlerde herhangi bir konaktan mutlaka kan emmek zorundadır. Keneler gelişme evrelerine göre kan emmek için farklı bölgeleri tercih ederler. Larvalar derinin en ince olduğu iç kulak derisini tercih ederken, ergin keneler vücudun diğer kesimlerine tutunurlar ve kan emmeye başlarlar. Kene kan emmek için uygun bölgeyi bulduğunda keliserleri ile deriyi parçalamaya başlar. Deriyi parçalamaya başladığı andan itibaren bölgeye analjezik özelliği olan tükürük salgılanır. Kene keliserleri ile deriyi açar ve hipostomunu deriden içeri sokar. Hipostom üzerinde bulunan ve geriye dönük olan dişçikler kenenin konak üzerinde uzun süre kalmasını sağlar ve bu olaya kenenin konağa tutunduğu ilk 48-72. saatlerinde tükürük bezinden salgılanan ve ağız organellerini bir çimento gibi saran antijenik ve antiseptik özellikteki sement yardımcı olur. Bu sırada tekrar tükürük salgılanır. Tükürük salgılanması ile vasküler permeabilite bozulur, kan damar dışına sızar. Tükürük salgısının antikoagulan etkisi ile kanın pıhtılaşması engellenir ve kene oluşturduğu kan gölünden beslenir. Yaz kenesigiller (Ixodidae) doyuncaya kadar aynı yerden kan emer. Bu süre birkaç günden birkaç haftaya kadar değişebilir. Kış kenesigiller (Argasidae) ise tutunduğu konaktan kısa sürede çok miktarda kan emer ve konağını terk eder. Ixodidae kenelerinin beslenmesi yavaştır; çünkü kenenin fazla miktarda kanla beslenmesi için vücut duvarının genişlemeye ihtiyacı vardır. Larvaların tamamen kanla doyması 3-5 gün sürer. Nimflerde bu süre 4-8 gün arasında değişir ve erişkin dişilerde kanla doyma süresi 5-20 gündür. Keneler tamamen kanla doyduklarında konak derisindeki hipostomlarını çıkarırlar. Vücut ağırlıklarının 3-30 misli kan emebilirler. Dişi keneler erkek kenelere oranla daha fazla genişleyebilme özelliğindedirler. Erkek kenelerin ise tüm vücut yüzeyini kitin tabakası kapladığından dolayı dişiler kadar fazla genişleyemezler ve beslenmeleri sadece üreme faaliyetlerinin yerine getirilmesi ve bazal metabolizmaları ile ilişkilidir. Keneler kandan ve lenften tam olarak faydalanır; yalnız hematini sindiremezler ve dışkının çoğu hematin’den oluşur.

1. Kene Kaynaklı Paraziter Hastalıklar Nelerdir ?

1.1 Babesiosis :


Babesiosis, Babesia soyunda bulunan türlerin tropik ve subtropik iklim kuşaklarında evcil ve yabani hayvanlarda oluşturduğu protozoer bir hastalıktır. Bu hastalık sığır, koyun, keçi, at, köpek, kedi, domuz ve kemiricilerde görülür. Babesia türlerinin vektörü Ixodidae ailesinde kene türleridir. Vektörleri : Vektör: Ixodidae keneleri (transovarial ve transstadial) ile taşınır. Gametogoni (kenede bağırsaklarında) , Sporogoni (kenede tükrük bezi) gerçekleşir. Ixodidae Keneleri : Boophilus sp. Rhipicephalus sp. Dermacentor sp. Hyalomma sp.

B.bigemina (Vektörü: Boophilus annulatus, B.decoloratus, B.calcaratus, Rhipicephalus evertsi, R.bursa, R.appendiculatus, Haemaphysalis punctata).Dar açılı, büyük etkenlerdendir. Texas humması veya kan işeme hastalığı olarakta isimlendirilir. Türkiye’de sığırlarda en çok görülen etkendir. Afrika, Avustralya, Orta ve Güney Amerika, Güney Avrupa’da görülür. Mortalite %30-90 dır.

B.bovis (Vektörü:Boophilus annulatus,B.microplus, Rhipicephalus bursa). Geniş açılı, küçük etkenlerdendir. Sığırların salgın hemoglobinüri hastalığıdır. Türkiye’de de bulunan bu tür, Asya, Güney Afrika, Avusturalya, Orta ve Güney Amerika’da görülür. Avusturalya ve İsrail’de aşı uygulaması yapılmaktadır .

B.divergens (Vektörü:Ixodes ricinus). Geniş açılı ve eritrositin çeperine yakın yerleşen, küçük etkenlerdendir. Türkiye’de ender görülür. Taşıyıcı kenelerinin bulunduğu Karadeniz bölgesinde tespit edilmiştir. Orta ve Kuzey Avrupa’da yaygındır. B.major (Vektörü: Haemaphysalis punctata). Dar açılı, büyük etkenlerdendir. Az patojen bir türdür. Türkiye’de nadir görülür, Avrupa’da görülür.

Hastalığın Genel Klinik Bulguları Nelerdir ?


Hastalığın inkubasyon süresi 7-14 gündür. Yüksek ateş (enfeksiyondan 1 hafta sonra yükselir) , anemi, hemoglobinüri, (parazitin eritrositlere mekanik ve toksik etkisiyle oluşan harabiyet), ikterus (Eritrosit yıkımına bağlı bilirubinin karaciğerde yıkımlamaması sonucu) görülür.

Koruma ve Tedavi Nasıldır ?

İlaçla korunma (B.bigemina’nın az patojen suşu ile enfekte edilip uygun ilaçla tedavisi yapılır. ) aşılama , enfekte kenelerden elde edilen aşı (Enfekte Boophylus microplus kenelerinden sağlanan vermikül derivelerin), enfekte sığırların eritrositer formlarından elde edilen canlı aşılar (İrradiye B.bovis, B.bigemine ve B.major), enfekte sığırlardan elde edilen inaktif aşılar, hücre kültüründen elde edilen inaktif aşılar kullanılabilir. (B.bovis ve B.canis’in hücre kültüründen elde edilen antijenleri). Merada ve ahırlarda kene kontrolü yapılmalıdır.

1.2 Theileriosis :


Theileria annulata ilk kez 1904 yılında Kafkasya sığırlarında Dschunkowsky ve Luhs tarafından keşfedilmiş olup hastalığa tropikal piroplasmose, etkene ise Piroplasma annulatum adı verilmiştir. Theileria annulata’nın neden olduğu hastalık Tropikal Theileriosis, Akdeniz Sahil Humması, Tropikal Piroplasmosis veya Mısır Humması gibi çeşitli isimlerle anılmaktadır. Theileria soyu; Apicomplexa anacı, Sporozoa sınıfı, Piroplasmia alt sınıfı, Piroplasmida takımı ve Theieridae ailesi içinde yer almaktadır. Bu soya bağlı türler, dünyanın her tarafında yaygın olarak bulunmakta ve evcil hayvanlar için büyük tehdit oluşturmaktadır.

Parazitlerin hayat siklusu Ixodidae ailesinde yer alan keneler ile sığır, koyun, keçi, manda, zebu ve geyik gibi memeli hayvanlar arasında geçer. Memeli hayvanlarda parazitlerin hayat siklusu, arakonak kenenin nimf ve erişkin safhada kan emme esnasında sporozoitleri vermesiyle başlar. Lenfoid hücrelere giren sporozoitler şizontları oluşturmak üzere gelişirler. Buna paralel olarak konak hücrede transformasyon ve bölünme başlar. Şizont içerisinde meydana gelen merozoitler eritrositlere girerek piroplasmik formları oluştururlar . Larva ve nimf safhasında enfekte konaktan kan emen keneler, kanla birlikte piroplasm formları alır ve kenenin bağırsak lumeninde gametogenesis ve fertilizasyon gerçekleşir. Zigot mide epitellerine girer ve hareketli kinetler oluşur. Kinetler mide duvarını delerek tükürük bezlerine ulaşır ve burada sporogonik çoğalma sonucunda binlerce sporozoit meydana gelir.Hastalık , Hyalomma anatolicum anatolicum, H. a. excavatum, H. detritum ve H. marginatum olmak üzere bu soya bağlı 15 kene türü tarafından nakledilir.



Sığırlardaki Theileria Türleri Nelerdir ?

Sığırlarda, Theileria parva, T. annulata, T. mutans, T. taurotragi, T. velifera, T. sergenti/buffeli/orientalis olmak üzere altı Theileria türü bulunmaktadır. Bu türler arasında patojenite, morfolojik, biyolojik ve genetik yönlerden önemli farklılıklar vardır. Bunlardan T. parva ve T. annulata en patojen iki tür olup, sığırlarda lenfoproliferatif karakterde, yüksek morbidite ve mortalite ile seyreden hastalıklara neden olurlar. Diğer Theileria türleri nispeten daha az patojen veya apatojen türler olarak kabul edilmektedir.

Theileria annulata’nın Klinik Belirtileri Nelerdir ?

Durgunluk, iştahsızlık, çevre ile ilgisizlik.  Baş ve kulakların sarkması. Kıllar matlaşmış ve karışıktır. Yüksek ateş (41 - 420C). Nabız ve solunum sayısı artar. Pityalismus (salya üretiminde artış). Seröz burun akıntısı. Tremor, diş gıcırdatma. - Rumen hareketlerinin azalması veya tamamen durması (atoni). Yüzlek lenf yumrularında büyüme (Genellikle tek taraflı ve daha çok Ln. servicalis superficialis ve Ln. subiliaci). Pulmoner ödem, solunum güçlüğü (dispne), öksürk, oskultasyonda sert veziküler sesler, bazen yaş harharalar.  İlk günlerde konstipasyon (kabızlık), daha sonra bazı olaylarda ishal görülür. Ağır olaylarda dışkı siyahımsı renktedir ve dışkıda gizli kan bulunur.  Hastalarda zayıflama, laktasyondaki ineklerde süt veriminde azalma veya tamamen kesilme.  Gebe ineklerde yavru atma veya erken doğum yapma. - Sallantılı yürüyüş, yatıp kalkmada güçlük belirgindir.  Konjunktiva ve mukozalar başlangıçta hiperemiktir. Sonraları anemik, bazı olaylarda hafif ikterik (sarılık) olur.

Theileria annulata Tedavi ve Koruması Nasıldır ?

Hastalığın tedavisinde bu güne kadar etkili bir ilacın bulunamamış olması sonucu semptomatik tedavi uygulanmaktadır. Tropikal theileriosise karşı kontrol yöntemleri başlıca vektörlerle mücadele, tedavi ve pek çok ülkede uygulanmakta olan atenüe canlı aşı uygulamalarıdır. Canlı atenüe aşılar Türkiye'de de üretilmektedir ve özellikle kültür ırkı hayvanlarda koruma sağlamak amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır.

Medikal tedavi amacıyla sığırlar için aşağıdaki ilaçlar kullanılabilir: Buparvoquon: 2,5 mg/kg dozda kas içi 2 veya 4 gün ara ile 2-3 uygulama yapılabilir. Ancak etkeni tamamen yok edememektetir. Hastalıktan korunma , tedavi masraflarından daha kolay ve ekonomiktir.

Kenelerle mücadele özellikle kenelerin aktif olduğu dönemlerde akarisid tedavisi yapılması önerilmektedir ancak anti-paraziter moleküllere karşı kenelerin geliştirdiği direnç, hayvan hareketlerinin kontrolsüz oluşu kenelerle mücadele de başarıyı düşürmektedir. Bu nedenle canlı atenüye aşıların kullanımı daha uygundur.

1.3 Anaplasmosis :


Anaplasmosis sığır, koyun, keçi ve yabani ruminantların eritrositlerinde yıkıma neden olan, kene ve kan emici artropodlarla bulaşan enfeksiyöz bir hastalığıdır. Hastalığın etkenleri Riketsia grubunda yer alan Anaplasma türleridir. Sığırlarda Anaplasma marginale ve A. centrale olmak üzere iki tür bulunmaktadır. Bunlardan A. marginale, patojen olup akut enfeksiyonlara neden olurken, A. centrale ise daha az patojen bir türdür ve nadiren klinik enfeksiyonlara neden olmaktadır. Anaplasmosis sığırlarda genellikle her iki türden kaynaklanan miks enfeksiyon şeklinde görülmektedir. Anaplasmosiste Bulaşma Nasıldır ? Anaplasma türleri çeşitli artropodlarla mekanik veya biyolojik yolla nakledilir. Mekanik nakilde, Tabanus ve Psorophora cinsindeki kan emici sinekler, kontamine enjektör ve cerrahi aletler önemli rol oynamaktadır . Biyolojk nakilde ise, çeşitli kene türleri (Argas persicus, Ornithodoros lahorensis, Boophilus annulatus, B. decoloratus, B. microplus, Dermacentor albipictus, D. andersoni, D. occidentalis, D. variabilis, Hyalomma excavatum, Ixodes ricinus, Rhipicephalus bursa, R. sanguineus, R. simus) görev almaktadır . Mekanik ve biyolojik vektörlerin sezona bağlı aktivitelerine paralel olarak, salgın hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Bulaşmada transplasental enfeksiyonun da önemi vardır. A. marginale ve A. centrale ile akut enfekte ineklerden doğan buzağılarda intrauterin bulaşma neticesinde enfeksiyonların görüldüğü bildirilmektedir.

Anaplasmosiste Gelişme ve Klinik Bulgular Nasıldır ?

Anaplasmosis sığırlarda her yaşta görülebilir. Ancak, yaşla birlikte hastalığın şiddeti ve ölüm oranı da yükselmektedir. Hastalık genellikle bir yaşına kadar hafif, 2-3 yaş arasında akut ve öldürücü, ileriki yaşlarda ise perakut ve öldürücü seyretmektedir. Altı aylıktan küçük hayvanlarda da enfeksiyon şekillenebilmekte, ancak enfeksiyonun klinik belirtileri nadiren görülmektedir. Bu dönemdeki enfekte hayvanlar, etken taşıyıcısı olarak kalmaktadır. Altı aylıktan sonra hayvanların hastalanma riski giderek yükselmekte ve ölümlere daha sık rastlanmaktadır. Üç yaşın üzerindeki akut enfekte sığırlarda %30-50 oranlarında ölüm görülebilmektedir.

1. İnkübasyon dönemi: Bu dönemin süresi, alınan organizma sayısına bağlı olarak değişirken, doğal şartlarda ortalama 3-8 haftadır. İnkübasyon periyodu boyunca hayvan sağlıklı görünüp, hastalığa ait klinik belirtiler göstermez. Bu safhanın sonunda, parazitin sürekli çoğalmasına paralel olarak parazitemi oranı yükselir ve vücut ısısında artış gözlenir. Bu arada hayvanın savunma sisteminin devreye girmesi ile, enfekte eritrositler fagosite edilerek parçalanır ve bunun sonucunda da klinik olarak anemi şekillenir.

2. Gelişme dönemi: Bu dönem, aneminin şekillendiği zamanı içine almakta ve %1’lik parazitemi aşamasından, dolaşımda retikülositlerin görülmesine kadar geçen süreyi kapsar. Bu süre, 4-9 gün arasında değişir. Akut enfeksiyonlarda klinik olarak mukozalarda solgunluk ve bazen de sarılık dikkati çeker. Şiddetli anemi ile birlikte hayvanlar hızla kondüsyon kaybeder, iştahsızlık, zayıflama, dermansızlık, depresyon, dehidrasyon, konstipasyon, kalp vurumunda artış, solunum güçlüğü ve idrarın koyu sarı renkte olması gibi klinik belirtiler gösterirler. Dokulara yetersiz oksijen girişinden dolayı beyin de etkilenerek, hayvanlarda saldırganlık ve gebelerde abortus da görülebilir. Kan, anemiden dolayı suludur. Anaplasmosis vakalarında genellikle hemoglobinuri görülmez

3. Nekahat dönemi: Gelişme ve nekahat dönemini birbirinden ayıran en iyi gösterge eritropoiesisdeki artıştır. Anaplasmosisden kaynaklanan ölümler, genellikle gelişme döneminin sonları ile nekahat döneminin başlarında görülür. Hastalıkla ilgili otopsi bulguları, hemolitik anemiyi işaret eder. Bütün dokular solgun ve kan suludur. Ölüm akut safhanın sonlarında meydana gelmişse sarılık da görülebilir. Dalak genellikle büyük, yumuşak ve çok koyu kahverengindedir. Karaciğer de büyümüş, sarı-turuncu renkte ve benekli bir görünüm almıştır. Safra kesesi genişlemiştir ve içi koyu kahverengi-yeşil renkli safra ile doludur. Mediastinal lenf düğümleri ile karaciğerin bölgesel lenf düğümlerinde orta derecede büyüme ve kahverengi görünüm dikkati çekebilir. Klinik olarak iyileşen hayvanlar genellikle hayat boyu etkenin taşıyıcısı olarak kalırlar ve hastalık için rezervuar ödevi görürler.

4. Taşıyıcılık dönemi: Bu dönem, mikroskobik muayenede etkenin görülmediği andan itibaren başlar ve hayat boyu devam eder. Taşıyıcı hayvanlarda premünisyon tipinde bağışıklık şekillenmektedir. Böyle hayvanlara splenektomi yapıldığı zaman, enfeksiyon tekrar akut forma dönüşebilir.

Anaplasmosiste Tedavi ve Koruma Nasıldır ?

Hastalığın akut safhasına kadar klinik belirtilerin ortaya çıkmaması dolayısıyla anaplasmosis, tedavisi güç bir hastalıktır. Spesifik bir tedavi için, enfeksiyonun başlangıç döneminde ilaç uygulanırsa başarılı olunabilir. Anaplasmosisin tedavisinde en yaygın kullanılan ilaçlar, tetrasiklinler (tetracycline hydrochloride, chlortetracycline, oxytetracycline, and doxycycline), gloxazone ve imidocarbdır . Anaplasmosisden korunmak ve hastalığı kontrol etmek için, çok planlı ve uzun süreli programların uygulanması gerekmektedir. Bu amaçla her çiftliğin durumuna uygun, birbirinden farklı bir çok koruma ve kontrol programları geliştirilmiştir. Anaplasmosisin koruma ve kontrolünde kısaca aşağıdaki prosedürlere dikkat edilmelidir:

1. Vektör kontrolü,

2. Aşı veya cerrahi uygulamalarda sıkı sanitasyon,

3. Sürüdeki taşıyıcı hayvanların tespiti ve sağlıklılardan ayrı bir sürü oluşturulması,

4. Endemik alanlarda aşı uygulaması,

5. Vektör sezonu boyunca duyarlı hayvanlara yemleri ile klortetrasiklin verilmesi.

2. Kene kaynaklı Viral Hastalıklar Nelerdir ?

2.1 Louping ill ( Sıçrama Hastalığı ) :

Flavivirade ailesinden Flavivirus genusu içerisinde yer alır. Zoonozdur. Koyunlarda meydana gelen bulaşıcı bir encephalomyelittir. Aynı zamanda at, keçi ve sığırlarda duyarlıdır. Dört alt tipi vardır bunlar : British, Irish, Spanish ve Turkish ‘tir. İxodes ricinus türü kene tarafından hayvanlara nakledilen kene kaynaklı virus kompleksinin tipik bir üyesidir. Bulaşma başta Ixodes rinicus olmak üzere Rhipicephalus appendiculatus, Ixodes persulcatus ve Hemaphysalis anatolicum keneleri ile olur.



Louping ill Kinik Belirtileri Nelerdir ?

İlkbahar ve yaz aylarında ortaya çıkar. Hastalık sonucu koyunlarda tipik sıçrama tarzında ataksiler geliştiği için sıçrama hastalığı anlamına gelen Louping ill adı verilmiştir. Enfekte koyunlarda uzun bir viremi ve ateşli tepki gelişir. Hastalığın ikinci evresinde ; ataksi, tremorlar, aşırı hassasiyet ve felçler de dahil olmak üzere sinir sistemi fonksiyon bozuklukların gelişimi ile görülmektedir. Hayatta kalan hayvanlarda kalıcı neurolojik belirtiler gelişir.


Louping ill Tanı ve Tedavisi Nasıldır ?

Klinik olarak teşhis oldukça zordur. Kene ensefhalitisi, scrapie, borna, kuduz ve listeriozis gibi hastalıklar da benzer merkezi sinir sistemi semptomları ile seyreder. Kene enfestasyonlarını takiben bifazik ateş, ataksi, sıçrayarak yürüme (tavşan gibi), yere düşme, özellikle arka bacaklarda inkoordinasyon, çeşitli objelere doğru yürüme ve başı onlara dayama, sese ve dokunmaya karşı aşırı duyarlılık hastalıktan şüphelendirir.

Hastalığın görüldüğü yerlerde kene mevsiminden bir ay önce 2-3 aylıktan küçük kuzular hariç tüm sürü aşılanmalı. Aşılama her iki yılda bir tekrarlanmalıdır. Louping ill zoonotiktir ve keneler tarafından insanlara nakledilebilir. Özellikle çiftçiler ve veteriner hekimler risk altındadır. İnsanlarda hastalık iki aşamalıdır. Birinci aşama gribe benzer. İkinci aşama 4-10 gün içinde komplikasyonsuz iyileşen bir meningoencephalit ile karakterizedir.

2.2 Tick Borne Ensefalit :

Flavivirade ailesinden Flavivirus genusu içerisinde yer alır. TBE virusunun üç adet alt tipi vardır. Bunlar ; Uzak Doğu (Önceden Rusya bahar-yaz ensefalitis(RSSE)) – Sibirya (Önceden Batı Sibirya) – Avrupa (Önceden Orta Avrupa ensefalitis(CEE))’ dir.

Tick Borne Ensafalitte Bulaşma Nasıldır ? 


Hastalık kenelerle nakledilir. İxodes sp. Kene türleri hastalığın yayılmasında rol oynar . Avrupa TBE alt tipinde , Ixodes ricinus keneleri rol oynar. Uzak doğu ve Sibirya Alt tipinde ise Ixodes persulcatus keneleri rol oynar. Rezevuar konakları : Rodentler, Kirpi, Kır faresi, köstebeklerdir. Hastalığın bulaşması : Keneler ile memeli hayvanlara bulaşır. Rastlantısal konakları : Koyun, keçi, sığırdır. Çiğ süt ile bulaşma en önemli bulaşma kaynaklarındandır. İnsandan insana bulaşma yoktur.

Tick Borne Ensafalitte Klinik Belirtiler ve Tedavi Nasıldır ?



İnkubasyon süresi 4-8 gündür. Ağırlık kaybı, başlangıçtan itibaren yavaşça görülür. Mortalite %100’dür. 8-9 haftalık yaşlarda daha sık görülür. Buruşuk kürk, halsizlik, sınırlı hareket, kambur duruş gözlenir. Nörolojik belirtilerde denge kaybı, tremorlar, omuzlarda paraliz, kasılma nöbetleri, can çekişme durumu görülür. Nöropatolojik olarak perivasküler meningoencephalitis, beyin zarlarında nerofillerde kanamalar meydana gelir. Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur. Vektör mücadelesi gereklidir. Kene aktivitesi yüksek yerlerde , Tick Borne Ensefalit göz önüne alınmalıdır. Çiğ süt tüketilmemelidir.

2.3 Lumpy Skin Disease :

Etken, koyun keçi çiceği virusu ile çok yakın antijenik ilişkiye sahip capripox virusudur. Bu antijenik yakınlık koyun çiçek aşısının hastalığa karşı mücadelede başarı ile kullanılmasını sağlamıştır.

Lumpy Skin Disease Bulaşma Nasıldır ?


Sivrisinek, kene ve sokucu sineklerin mekanik bulaştırması, daha az olarak direkt temas ile meydana gelir. Patlamış deri lezyonları, tükrük, burun akıntısı, süt ve infekte hayvanın semeni ile bulaşma gerçekleşir. Duyarlı hayvanlar: Hastalık sadece sığırlar arasında bulaşma gösterir, koyun ve keçi çiceğine antijenik yakınlığına rağmen, salgınlar sırasında koyun ve keçilerin hastalıktan etkilendikleri görülmemiştir.

Lumpy Skin Disease Klinik Belirtileri Nelerdir ?

Yüksek ateş. Deride yaygın olarak görülen 0,5 - 7 cm çapında nodüller. Başlıca; baş, boyun, bacaklar, perineum, scrotum'da. Yüzeysel lenf yumrularında büyüme Ağızda, sindirim kanalında ve tracheada da nodül bulunabilir. İştah düşmesi sebebiyle kilo kaybı. Lakrimasyon -Göz akıntısı-, burun akıntısı ve Salya akıntısı. Akciğerlerin etkilendiği durumlarda öksürük. Mastitis gelişirse süt veriminde geçici veya kalıcı azalma . Testis enfeksiyonu oluşması durumunda boğalarda geçici veya kalıcı kısırlık (infertilite) . Eklemlerde dışarıya da açılabilen yangılanma ve şişme . Yavru atma . Ölüm (%5-10, bazı durumlarda arttığı bildirilmiştir).


Lumpy Skin Disease Ayırıcı Tanısı Nelerdir ?

Pseudo-lumpy-skin disease, mammillitis (Bovine Herpes Virus-2) Besnoitiosis, Dermatobia hominis larval enfestasyon , Demodex , Sinek ısırığı alerjisi ,Streptothricosis , Deri tüberkülozu , Hypoderma bovis larvaları. İnkübasyon süresi nedir? Virusun sığırın vücuduna girmesinin ardından ilk bulgular 6-9. günlerde ortaya çıkmaya başlar. Enfekte boğaların durumu Enfekte boğaların uzun süre virusu semen ile saçtığı bildirilmiştir.

Lumpy Skin Disease Tedavi ve Korunma Nasıldır ?

Direkt tedavi yoktur. Sağlıklı hayvanlar koyun çiçek aşısı ile aşılanarak korunmalıdır. Sineklerle ve kenelerle mücadele gereklidir. Otomatik enjektörle yapılan aşılamalar sırasında iatrojenik olarak hasta hayvandan diğerlerine mekanik bulaşma olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Karantina ve kontrollü hayvan hareketleri hastalığın yayılmasını engelleyecektir.

2.4 Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi 

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), keneler tarafından taşınan Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirüs grubuna ait bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi bulgular ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) karakterli bir enfeksiyon hastalığıdır.


KKKA Hastalığı Hangi Yollarla Bulaşır?

• Virüsü taşıyan özellikle Hyalomma türüne ait kenelerin insan vücuduna tutunması,

• Virüsü taşıyan kenelerin çıplak el ile ezilmesi,

• KKKA virüsünü taşıyan hayvanların kan, doku ve diğer vücut sıvıları ile temas edilmesi,

• KKKA hastalarının kan ve diğer vücut sıvıları ile temas edilmesi ile bulaşır.

KKKA Hastalığı Hayvanlarda Görülür Mü?

Hastalık hayvanlarda belirti göstermez. Hayvanlarda belirti göstermeden seyrettiğinden, hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde bulunan hayvanlar sağlıklı görünse bile hastalığı bulaştırabilirler. Bu sebeple hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas edilmemelidir. Hayvan sahipleri hayvanlarını kenelere karşı uygun ilaçlarla, doğru yöntemle belirli aralıklarla ilaçlamalı, hayvan barınakları kenelerin yaşamasına imkan vermeyecek şekilde yapılmalı, barınaklardaki çatlaklar ve yarıklar tamir edilerek badana yapılmalıdır. Hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas eden kişiler, kendilerini 14 gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemeli ve bu belirtilerden bir veya bir kaçının ortaya çıkması halinde derhal en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmelidirler.

KKKA Hastalığı İnsandan İnsana Bulaşır Mı?


Hastalığa yakalanan kişilerin kan, vücut sıvıları ve çıkartıları ile hastalık bulaşabilir. Bu nedenle hasta ile temas eden kişiler gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, maske v.b.) almalıdır. Kan ve vücut sıvıları ile korunmasız temastan kaçınılmalıdır. Bu şekilde bir temasın olması durumunda, temaslının en az 14 gün süreyle ateş ve diğer belirtiler yönünden takip edilmesi gerekmektedir.

KKKA Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

Hastalık virüsün alınma şekline bağlı olarak 1-14 gün sürebilen kuluçka döneminden sonra ateş, halsizlik, üşüme, titreme, yaygın kas ağrıları, baş ağrısı, bulantı-kusma, ishal, yüzde ve gözlerde kızarıklık, deri döküntüsü gibi şikâyetlerle kendini gösterir. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde cilt kanaması, diş eti kanaması, burun kanaması, mide-barsak kanaması, akciğer ve beyin kanamaları görülebilir.

Keneler Nasıl Tanınır Ve Nerelerde Bulunur ?

KKKA’nın bulaşmasında Hyalomma soyuna ait keneler daha büyük bir yere sahip olmakla birlikte, 30 kene türünün bu hastalığı bulaştırabileceği bildirilmektedir. Keneler otlaklar, çalılıklar ve kırsal alanlarda yaşayan, küçük oval şekilli, 6-8 bacaklı, uçmayan, sıçramayan, yerden yürüyerek vücuda tırmanan eklembacaklı hayvanlardır. Hayvan ve insanların kanlarını emerek beslenirler. Henüz ergin olmamış Hyalomma soyuna ait keneler, küçük omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza ederler. Keneler, insan veya hayvanlardan kan emerken virüsleri de bulaştırırlar. Türlere göre değişmekle beraber kenelerin, küçük kemiricilerden, yaban hayvanlarından evcil memeli hayvanlara ve kuşlara kadar geniş bir konakçı yelpazesi vardır. Küçük omurgalılar ve özellikle yerden beslenen kuşlar, kenelere virüs bulaştıran en önemli konak grubunu oluşturmaktadırlar; keneler, biyolojik evrimlerinin değişik safhalarında bu canlılardan kan emerler. Ülkemiz, kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir.

Kenelerden Korunmak Için Ne Yapılmalıdır?

Tarla, bağ, bahçe ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, kenelerin vücuda girmesini engellemek maksadıyla mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı, mümkünse çizme giyilmeli, ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmelidir. Kene yönünden riskli alanlardan dönüldüğünde kişi kendisinin, çocuklarının vücudunda (kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dahil) ve kıyafetlerinde kene olup olmadığını kontrol etmelidir.

KKKA Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

Destek tedavisi, tedavinin temelini oluşturur. Bunun yanında hastanın sıvı-elektrolitlerinin ve kan değerlerinin izlenmesi gerekmektedir. Gerekirse taze donmuş plazma ve trombosit süspansiyonu verilebilir.

KKKA Hastalığından Korunmak Için Herhangi Bir Aşı Mevcut Mudur?

Daha önce Bulgaristan’da aşı geliştirildiği ve etkili olduğuna dair bildirimler var ise de, bugün için modern anlamda insanlarda kullanılan bir aşı yoktur. Ancak aşı geliştirme çalışmaları Bakanlığımızın desteği ile ülkemizde devam etmektedir.

3 Kene Kaynaklı Mikrobiyal Hastalıklar ?

3.1 Lyme – Borelliose: 


Bu hastalık bir spiroket olan Borrelia burgdorferi tarafından oluşturulan bir enfeksiyondur. Tüm dünyada seyreden bir hastalıktır. Hastalığın başlıca konakçıları tarla fareleri, bazı tavşanlar ve beyaz kuyruklu geyiklerdir. Bulaşma ixodies türü kenelerle meydana gelir. Etken enfekte sığırların idrarında bulunduğundan idrarla temasla da bulaşabilir. Ayrıca intrauterin bulaşma da söz konusudur. Enfeksiyonun görülmesi ilk ve sonbaharda en yüksek düzeydedir. Klinik olayların morbidetisi düşüktür.

Lyme – Boreliose Klinik Semptomları Nelerdir ? 

  • Sürekli hafif ateş
  • Kilo kaybı 
  • Süt veriminde azalma
  • İştahta azalma
  • Poliartritis ve topallık
  • Tutuk yürüyüş
  • Meme ve parmaklar arası deride kızarıklık olabilmesi
  • Abort


Lyme – Boreliose Ayırıcı Tanısı Nedir ? 

  • Kısa süreli seyretmemesi ve yüksek ateşin gelişmemesi ile Ephemeral Fever’ dan
  • Epidemiyolojik özellikleri ve meme ile parmaklar arası deride kızarıklık gözlenebilmesi ile Myoplasma ve Streptokok Artritisler’ den ayrılır.

Lyme- Boreliose Hastalığının Sağaltımı Nasıldır ?

Lyme hastalığının etkeni oksitetrasikline çok ve penisiline orta derece duyarlıdır. Bu nedenle oksitetrasiklin, penislin veya doksisiklin 3 hafta süre ile önerilmektedir. Amoksisilin, cefriaxone ve imipeneme oldukça duyarlıdır. Aminoglikozidler, siprofloksasin ve rifampin etkisizdir. Vitamin, mineral desteği ve nsaidler yararlanılır.

3.2 Coxiella burnetti: 


  Zoonoz bir hastalıktır. Hastalık ilk defa 1935 yılında ateş ve pnömoni ile seyreden bir epidemi şeklinde kasaplarda görülmüştür. Coxiella burnetii insanlara havadan, tozdan inhalasyonla, pastörize edilmeyen ürünlerinin yenilmesi ile ağızdan ve sekresyonlarının cilde teması sonucu bulaşır. Havada, tozlarda ve hayvansal atıklarda bulunan bakterinin özellikle veteriner ve çiftçilerde ateş, pnomoni, hepatit, kardit ve grip benzeri semptomlarla genç erkeklerde daha sık görüldüğü saptanmıştır. Bakteri hayvansal ürün ve atıklardan çıkarak rüzgarla uzaklara taşınabilir. Uzun süre kalıcı olan bu hastalık Körfez Savaşında ABD askerlerinde enfeksiyonların görülmesi ile yeniden gündeme gelen önemli bir hastalıktır. Hastalık keneler ile taşınmakta ve farklı kene türlerinin bir çok genusunda görülmektedir.

Coxiella burnetti Epidemiyolojisi Nasıldır ?

Coxiella burnetii sığır, koyun, keçi gibi çiftlik hayvanları, yabani hayvanlar, keneler ve insanları içeren geniş bir konakçı spektrumuna sahiptir. Dogal siklusunu kene ve kemiricilerde geçirdikten sonra koyun, keçi, sığır, köpek, kedi gibi evcil hayvanları infekte ederler . Zoonotik bir infeksiyon olan Q ateşinin epidemiyolojisinde, etkenin kurumaya ve diğer fiziksel faktörlere yüksek direnç nedeniyle, konakçı hücresi dışında uzun süre canlı kalmasının önemli olduğu belirtilmiştir. Etkeni içeren aeresol yüksek derecede infekte olduğu için kuru hava, kuvvetli rüzgar ve infekte aerosolün yayılması arasında yakın bir ilişki olduqu ve bu nedenle etkenin infekte hayvanlarla direkt ilişkisi olmayan duyarlı konakçılara da bulaştığı bildirilmiştir. Enfekte gebe hayvanların plasenta ve fetal sıvıların çok miktarda (109/gr) etken içerdiği, doğumu izleyen haftalarda canlı mikroorganizmaların 150 güne kadar toprakta bulunduğu ve ineklerin doğum sonrasında etkeni 32 aya kadar sütleri ile çıkardıkları belirtilrmiştir. Seropozitif ineklerin potansiyel bulaştırıcı olarak düşünülmesi gerektiği ve infekte sığırların Q ateşinin epidemiyolojisinde büyük öneme sahip olduğu vurgulanmıştır. Doğum öncesi infeksiyona yakalanan kadınların süt ve plasentalarında da çok miktarda C. burnetii saptanmıştır. Pastörize edilmemiş sütten hazırlanan peynir gibi süt ürünlerinin 1-2 ay süreyle canlı mikroorganizmaları barındırabileceği, 63°C'de 30 dakika ya da 85-90°C'de birkaç saniye süreyle ısıtma isleminin etkeni öldürmeyebileceği, ancak 74°C'de 15 saniye süreyle uygulanan pastorizasyon işlemi sonucu etkenin kıa sürede inaktive olduğu bildirilmiştir . Enfekte sığır, koyun, keçi gibi çiftlik hayvanlarıyla temasın, infeksiyonun insanlara bulaşmasında en önemli risk faktörü olduğu bildirilmiştir. Hayvanlarda saptanan bazı Q ateşi olgularında, özellikle infekte gebe kedilerin de bulaşmada rol oynadığı gösterilmiştir. Enfekte partiküllerin solunması, infeksiyonun insanlara bulasmasında en önemli yoldur . Coxiella burnetii'nin insan plasentasından izole edilmesine ve laboratuvar farelerinde veneral yolla bulaştığı saptanmasına karşın doğal koşullarda insan ve hayvan türlerinde Q ateşinin veneral yolla bulaşıp bulaşmadığı tartışmalıdır. Deri ve mukozalardaki sıyrıklardan ve konjunktiva yoluyla da etkenin bulaştığı bildirilmiştir. Bazı araştırmalarda kenelerin de bulaşmada önemli rol oynadığı saptanmıştır. İnsandan insana bulaşma son derece seyrektir.

Coxiella burnetti Klinik Belirtileri Nelerdir ?

Kendini tekrarlayan ateşli hastalık, Q ateşinin en sık görülen klinik seklidir, semptomatik hastalarda, baslangıç anidir. Yorgunluk, yüksek ateş, miyalji, öksürük görülebilir. Q ateşinin en sık görülen klinik belirtisi yüksek ateştir. Q ateşi olan hastalarda, ateş 2-4 gün içinde 42°C’ye ulasir. Plato yaptiktan sonra 5-14 gün içinde normale döner. Tedavi edilmeyen hastalarda ateş 57 güne kadar uzayabilir. Bu sebepten akut Q hurnması sebebi bilinmeyen ateşin bir nedenidir.

Coxiella burnetti Tedavi ve Koruma Nasıldır ?

Hafif veya subklinik olgular, antibakteriyel ilaçlara gerek olmadan kendiliğinden iyileşirler. Klinik olarak tanısı konulan hastaların hepsi tedavi edilmelidir. Antibakteriyel tedavi klinik tabloya gore degişmektedir. Atipik pnömonide, tedavi hastalığın ilk üç gününde başladığında etkili olmaktadır. Bu nedenle ciddi olgularda, serolojik tanı beklenmemelidir. Ortaya çıkan infeksiyonlarda ana kaynak çiftlik hayvanlandır. Dünyanın bazı bölgelerinde hayvanların çoğu infekte olup süt, idrar, dışkı ve doğum sıvıları ile etkeni 41 ortama yaymaktadırlar. Hastalığa karşı korunma önlemleri, tıp ve veteriner hekimliğinin işbirligi ile yapılmalıdır. Herhangi bir salgın ortaya çıktığında hastalar, sağlam hayvanlardan ayrı olarak tedavi edilmelidir. Enfekte hayvanlarla ilişkide olan personelin sık sık infeksiyonu alıp almadıkları da incelenmeli, infekte olanlar da tedavi edilmelidir. Pastörizasyon yüksek ısı yönteminde (70 °C / 15 saniye) yapılmalıdır. Özellikle doğum anında plasenta çok infekte olduğundan hemen imha edilmeli, ortamdan uzaklaştırılmalı, ortam sürekli olarak dezenfektanlar ile dezenfekte edilmeli ve hayvanların yaşadığı yerler infeksiyon odağı olarak değerlendirilmelidir.

3.3 Tularemi :


Tularami ‘nin Tarihçesi Nedir ?

Tularemi hastalığı, F. tularensis’in neden olduğu kuzey yarım küreye özgü bir zoonozdur. Hastalık Japonya ve Rusya’da 1800’lü yıllarda bilinmesine rağmen, 1911 San Francisco depreminden sonra McCoy tarafından Kaliforniya'nın Tulare bölgesinde sincaplarda görülen veba benzeri bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Hastalığın etkeni Bacterium tularensis olarak izole edilmiştir. Edward Francis’in hastalık hakkındaki araştırma ve katkıları nedeniyle Sovyetler tarafından bakterinin adı F. tularensis olarak değiştirilmiştir. İlerleyen zamanlarda Avrupa ve SSCB’de 1930 ve 1940’da kontamine suya bağlı salgınların görülmesi hastalığın epidemik özellikler taşıyabileceğini de göstermiştir. Ülkemizde insanlarda Tularemi’nin tarihi, seroloji ve klinik belirtiler ile bir olgunun tanımlandığı 1913 tarihine dayanmaktadır. Ancak, klinik ve mikrobiyolojik olarak Tularemi, ilk olarak Lüleburgaz bölgesinde askeri garnizon ve yakınındaki köylerde açığa çıkan insanlardaki salgın ile 1936 yılında tanımlanmıştır.

Evcil hayvanlar arasında koyunlar tularemiye duyarlıdır, ancak hastalık kedi, tavşan, köpek, domuz ve atlarda da bildirilmiştir. Sığırların ise genellikle hastalığa karşı dirençli olduğu bilinmektedir. Sığırlarda tipik klinik belirtiler tam olarak bilinmemesine rağmen, yaygın olarak seropozitif sığırların bildirilmesi doğal enfeksiyonun varlığını göstermektedir. Sığırlarda kene enfestasyonu ile F. tularensis arasında bir ilişkinin mevcut olduğu sonucunu ortaya koyan bir çalışma mevcuttur. Koyunlarda hastalık kene enfestasyonlarına bağlı olarak mevsimsel bir özellik gösterir. Koyunlar diğer türlere oranla hastalığa en duyarlı olan hayvanlardır. Keneler genellikle hayvanın boynu, kulak dipleri, koltuk altı ve memelerinde yerleşim göstermektedir.

Tularemi ‘nin Klinik Belirtileri Nelerdir ?

Hastalığın inkubasyon periyodu 1-10 gündür. Solunum güçlüğü, yüksek ateş, depresyon, durgunluk ishal sürünün gerisinde kalma, kilo kaybı, sık ve az miktarda işeme gibi klinik belirtiler gösterir. Gebe hayvanlar abort yapabilir. Morbidite yaklaşık %20 olup %40’a kadar yükselebilir ve ölüm oranı özellikle kuzularda %50 ye ulaşabilir. Hastalık daha çok barınak şartları uygunsuz, bakım ve beslenmesi düşük, yoğun kene enfestasyonu olan koyunlarda görülebilmektedir. Koyunlarda özellikle enzootik bölgelerde salgınlara dikkat etmek gerekir.Şiddetli kış sonrası ve şiddetli kene infestasyonları hastalığın görülme olasılığını artırmaktadır. Ateş, ağırlık kaybı, lenfadenopati, güç solunum, ishal, sürüden dışlanma, sert dışkı genel semptomlar arasındadır. Genç hayvanlarda ölümle sonuçlanır. Sığırlar koyunlara oranla daha direçlidir. Türkiye'de insanlara en sık kontamine sularla bulaştığından, orofaringel tularemi ve buna bağlı olarak boğaz ağrısı, ateş, yutkunma zorluğu ve sonrasında hassas servikal lenfadenopati gözlenir.

Tularemi Tedavisi Nasıldır ?

Keneler derhal doğru uzaklaştırma tekniği ile uzaklaştırılmalıdır. Uzaklaştırma sonrası eller yıkanmalıdır. Isırıklara antiseptik uygulanmalıdır. Streptomisin tularemi tedavisi için en etkin antibiyotiktir.

3.4 Tick-Borne Relapsing Fever-Borrelia theileri :


Borrelia theileri, sığırları ve at, koyun ve geyik gibi diğer memelileri enfekte ettiği bilinen kene kaynaklı bir spirokettir. Sığırlarda enfeksiyon ateş, letarji ve anemi ile karakterizedir. Rhipicephalus (Boophilus) dahil sert gövdeli kenelerle bulaşan Borrelia theileri etkenidir. Hastalık Afrika, Güney Amerika, Avrupa ve Avustralya'daki çeşitli ülkelerden sığır, koyun ve atlardan da bildirilmiştir .

Tick-Borne Relapsing Fever-Borrelia theileri Klinik Bulguları Nelerdir ?

Gözlemlenen klinik belirtiler arasında ateş, hemoglobinüri, iştahsızlık, ishal, soluk mukoza zarları, genişlemiş yüzeysel lenf düğümleri ve pürüzlü tüyler yer alır .


Use of the information/advice in this guide is at your own risk. The Farmow and its employees do not warrant or make any representation regarding the use, or results of the use, of the information contained herein as regards to its correctness, accuracy, reliability, currency or otherwise. The entire risk of the implementation of the information/ advice which has been provided to you is assumed by you. All liability or responsibility to any person using the information/advice is expressly disclaimed by the Farmow and its employees.